Çarşamba, Şubat 13

Öyleyse tekrar hoşgeldim

tekrar merhaba ! balık hafızalı biri olduğum için blog şifremi unuttum ve azimle tekrar yeni şifre alıp şuan bu satırları yazıyorum.

Şifreyi alır almaz bir heyecanla yazdıklarımı okudum ve kesinlikle şunu söyleyebilirim ki geçen sene daha olgunmuşum. Tam bir yılda hayatımda değişmesi gereken çoğu şey değişti. Üniversiteyi kazandım çoğu arkadaşımla aynı şehirdeyim, mutluyum, huzurluyum evet ama şunu anladım ki şuan ki bulunduğum durum o kadar saçma ve öylesine can sıkıcı ki. geçen sene hiçbir şey hissetmediğimi söylemişim ve yanılmışım. asıl şuan tam anlamıyla ne birşey hissedebiliyorum ne de hissedemiyorum bu tıpkı ne gidebiliyorum ne de kalabiliyorum durumuyla eşdeğer. aslında daha çekingen oldum ve biraz daha soğuk evet garip gelebilir ama bunun nedenini bilmiyorum, bilemiyorum. sürekli birşeyleri çözmeye çalıştıkça batırdığımda doğrudur. tabi birde şuan arka fonda çalan radiohead- all i need durumu var. kendimi tamamen şarkı yazmaya ve gitar çalmaya adamış durumdayım sonucunu hep birlikte göreceğiz gibi. ha bu arada herkesin uğursuz olduğuna inandığı bi numarayı çok severim. ve bugün günlerden 13 ü.

' back to december '

Perşembe, Eylül 8

Empty Life.

Saat 2 ye geliyor.. Uykum yok !
Kitap okuyorum " mavi saçlı kız " lösemi olan bir kızın günlüğü.. Hiç bu kadar etkilenmeyi beklemiyordum açıkçası ama beni mahvetti resmen.

Hayatımı nasıl değersiz yaşadığımı hatırlattı bana belki unutucam yine okuduğum kitabı ama şuan bendeki izleri o kadar fazla ki.. Resmen hayatımın bir parçası oldu yaşadığı herşeye hemen hemen tanık oldum. Hastalığına, o zamanları nasıl atlattığına ve zaman zaman nasıl hislere kapıldığına..

Gerçekten acı verici ! Psikolojim şuan alt üst durumda.

İnsanlar başına gelmedikçe anlamıyor ne yazık ki. O kitabı okumanızı tavsiye ederim eminim ki bir çoğumuz dolu dolu yaşadığımızı sandığımız hayatlarımızı bir hiç olarak algılayacaktır.

Pazartesi, Eylül 5

Hayatımı part halinde yaşıyorum ama o partları dostumla beraber izliyorum :)

Yazıma öncelikle hayatımın inişli çıkışlı olduğundan bahsederek başlayayım.


Hayatımız bölümlere ayrılmış gibi düşünüyorum. Bence önemli olan bu bölümleri nasıl geçtiğimiz değil aradaki süreçleri nasıl atlatabildiğimizdir. Zaten insanı aradaki süreçler yorar, yıpratır. O süreçlerden birindeyim herkes gibi bazen kötü hissediyorum takılıyorum ama düşmüyorum. Belki de düşmem gerekiyordur hiç bir fikrim yok açıkçası. Zaman kavramıyla aramı iyi tutmaya çalışıyorum sadece.


Bu yazımın en güzel kısmına gelmeliyim artık.
Öncelikle blog yazmamda beni en çok destekleyen arkadaşım betüüül.
Burçlara inanan biri olarak söylüyorum bunu betülümle burçtaşız :) Yazdıkları şeyleri okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum herkes eminim o yazılarda kendinden birşey bulacaktır.
Biz tanışalı öyle yılllar falan olmadı ama bence bir insanla nasıl başlarsanız öyle devam eder. Hemen ilk dakikadan kendini sevdiriverdi :) çok sevecen olmasının yanında sizi anlaması sizinle aynı dili konuşması çok önemli tabi ahh birde o geniş ufku var onun sıradışı şeylere merak duymaya bayılır :) yeni saçlarıda pek bi güzel olmuş.


Uzun lafın kısası çokça seviliyorsun betüüül. Desteklerin için çok çok teşekkür ederim.


İyi ki hayatımdasın, iyi ki böyle sırtımı yaslayabilceğim bir dostum daha var.

Pazar, Eylül 4

Aşk intikam kokan çiçek

İnsanları anlayabilen biri yoktur sanırım. Sürekli değişiyorlar farklı kişiliklere bürünüyorlar hemen.


İnsanların canımı yakmasına neden sürekli izin veriyorum bilmiyorum sanırım bu olması gereken birşey. Elinizdeyken kıymetini bilmediğiniz bir çok şeyi bıraktıktan sonra kıymete bindirmek tek bize ait bir özellik olsa gerek. Pişman olmamak için gururumuzu hiçe saydığımız tek sözü bile bizi uçurumdan döndürebilcek gücün yine bizi yıkacağını unuturuz. Bence canımız yanmıyor olan şeyin adı sadece " içinize oturan taş ". Fedakarlık yaparsınız didinirsiniz birşeyler için sonra pişman olmamak adına söylediğiniz söz yine sizi yalnız olmaya itekler.


Birer birer içime oturdu hepsi. Susuyorum çünkü güçlü biri olduğuma inanıyorum. Kimsenin bilmediği, duymadığı ve görmezden geldiği şeyleri yaşıyorum, ağlıyorum. Ağlamak bence " güçsüzlük " değil. Her damla daha da güçlendiriyor beni.


Bide arkadaş kalalım durumu var tabi. Cidden ironik.
Hayır bide yüzsüzlük diz boyu ben onu anlamıyorum.
Görmek, dokunmak yada el ele tutuşmak bu kadar önemli olmamalı. Sırf bu yüzden başka biri olmamalı insanın hayatında.


Bu yüzden artık insanlara güvenmiyorum onlara yaklaşmıyorum ve sadece susuyorum.
Bir gün herşey değişir.


" Promise in the dark "

Rüyamdaki prensin atı değil sarı saçları vardı.

İlk defa gördüğüm bir rüyadan bu kadar çok etkileniyorum..
Bilinçaltımın iyi senaryolar yazdığına daha önce tanık olmuştum ama bu sefer ki çok daha farklıydı.
Neredeyse bilinçaltımla beraber ürettiğim rüyamdaki çocuğa aşık olacaktım.


Onu hiç görmediğime yemin edebilirim hatta birini hayal edip uyumadığımada.. Tam istediğim gibi biriydi. Sarı saçlı, uzun ve sevecen bir yapısı vardı. Rüyamda sarılmıştık sanki hep böyleydik aylarca yıllarca sanki hep böyle sarılıyorduk birbirimize. Başımı omzuna koyduğum andaki rahatlık ve güven duygusunu düşündükçe hala beni benden alıyor. Kendimi garip hissediyorum.


Rüyanın en can alıcı kısmı ise bana gidicek olduğunu söylemesiydi. Kısa bir öpüşmenin ardından dediğini yaptı ve gitti..
Uyandım !..


Uyandığımda çok durgundum ve içimdeki acayip his beni rahat bırakmıyordu. Böyle birinin varlığı belki yoktu hatta söz konusu bile olmayabilirdi. 10 saniyelik rüyam sanki bir gün boyunca yaşadığım bir olaya dönüşmüştü. Bu duyguların hepsine o kısacık zaman diliminde karar verdim ve hiç böyle hissetmemiştim.


Onu rüyamda görmeyi yine isterdim. Yüzünü hala hatırlıyorum..


Ah şu rüyalar gerçek olsa ~


" Kiss me on the sidewalk take away the pain cause i see sparks fly whenever you smile "

Cumartesi, Eylül 3

Özgürlüğümün " başkent " ine hoşgeldim.

Bu aralar herşey yolunda mı değil mi bilemiyorum. Daha doğrusu yolunda gibi gözüküyor ama alttan alttan bozuluyor gibi. Büyüdüğümü hissedebiliyorum hemde bu öyle bi hissetmekki tabiri caiz ise iliklerime kadar işliyor bu büyüme. Eskiden üzüldüğüm bir çok şeyi artık geride bırakabiliyorum ve en önemlisi artık umursamıyorum, umursayamıyorum. Etrafınızda bir çok olay olduktan sonra böyle davranmanız gayet normalmiş gibi gelsede insan belli bir süre sonra korkmaya başlıyor. Ya bir daha umursayamazsam ?

Yeni şehir yeni arkadaşlar her 5 yılda bir başıma gelen bir şey olsada ilk defa bu kadar huzurluyum. En azından etrafınızdaki insanlar sizi anlayabiliyor ve onlarla aynı dili konuşabiliyorsunuz. Hayallerimin başkenti ankara :)

Bu şehir çok farklı çok özel.
memleketim diye demiyorum ama herşey olağanüstü. Herşey hazır yapmak istediğiniz tüm şeyler var burada.

Bu arada memleketim demişken hayatımda neredeyse ilk defa kullanıyorum bu kelimeyi. Sürekli şehir değiştirdiğimiz için bana ne zaman nerelisin diye sorsalar hep Ankara derdim şimdi Ankaraya gelince bana nerelisin diye sorduklarında " buralıyım " demek oldukça acayip geliyor.

değişiyorum, yenileniyorum ve bu bazen tökezlememe neden olsada çok iyi hissettiriyor.

Yeni başlangıç yapmayı hep sevmişimdir.